30 Ocak 2010 Cumartesi

"Şakayı Yerine Getir" İntikam

Şenay bıçağı elinden bırakmadan uzun ve ince patikada yürümeye başladı. Aytaç oğlunun önüne tam bu sırada üzümlü kekini koymuştu. Oğlu üzümlü keki yerken aytaç köpeği bahçeye yolladıktan sonra bir viski açtı. Ve televizyonda 3,2,1Pişiri izlemeye koyuldu. Viskisi azarlırken televizyonun sesi yüzünden köpeğinin ve bahçedeki kedisinin sesini duyamıyordu. Şenay ikisinide çalılıklara çekip bıçağını sürekli indiriyordu. Her seferinde Şenay'ın yüzüne daha çok kan sıçrıyordu. Bir süre sonra hayvanları sesi kesilmişti. Şenay çitten atlayarak evine döndü. Yeni aldığı elbiseye bulaşan kanlara baktı. Ağlayarak odasına çıktı. Elbisesini çıkardı. Banyoya koşarak yüzündeki ve elindeki kanları temizledi. Bu elbise onu tam bir canavara dönüştürmüştü. En iyi arkadaşına bunu nasıl yapardı? Bu sırada aytaç çöpleri dışarı çıkardı. Ve çalılara bulaşmış kanı gördü. Yaklaştıkça köpeğinin ve kedisinin cesetini gördü. Birden yere yıkıldı. Oğlu onu gördü. Yanına geldi ve Aytaç'ın gözlerini kapattı. Aytaç "Hangi cani yaptı bunu?" dedi. O sırada Kabul edilen dualar dükkanına girdi. Oğlu köpekle kediyi hızla çöpe attı. Ve kapağı kapattı.

Aytaç dükkanın içine girdi. Ryuka kahvesini içiyordu. Aytaç "Bu dükkanın adı ne anlama geliyor?" dedi. Ryuka gülümseyerek "Bütün duaları gerçekleştirebilirim" dedi. Aytaç ağlayarak Ryuka'ya "O zaman kedi ve köpeğimi hayata döndür" diye fısıldadı. Ryuka "Şaka mı yerine getirirsen kabul ederim" dedi. Aytaç'a bir bıçak ve üstünde İbranice yazılar olan bir tahta hediye etti. Aytaç dükkandan çıktıktan sonra evine döndü. Eşyaları oğlu görmeden bodruma sakladı. Aytaç'ın gözleri kızardıktan sonra gerçek rengine geri döndü. Ağlamaklı bir sesle "Oğlum benim için birşey yapar mısın? "dedi. Oğlu anlamsız gözlerle ona baktı. Aytaç "Gel ve anneciğine bir iyilik yap" diye bağırdı. Oğlu annesine sımsıkı sarıldı. Aytaç "Cezalı cezasını çekecek" dedi.

Şenay'ın kızı Doğa bahçede bisikletiyle geziyordu. çarşafların arasında bir gölge belirdi. Doğa bir süre ona gülümsedikten sonra gelen rüzgar ve fırtın ile ortadan kayboldu. Şenay dışarıya çıktı ve "Doğa" diye seslendi. Doğanın yan yatmış ve tekerliğine kan bulaşmış bisikletine bakarak ağlamaya başladı. Ryuka çığlığı dinledikten sonra grafona bir müzik yerleştirdi. Şehirde hafif bir müzik yayılmaya başladı. Aytaç doğayı oğluyla birlikte bodrumdaki sandalyeye bağlamıştı. Oğlu titreyen elleriyle bıçağı aldı. Kızın bağlarını çözecekken Aytaç "Hayır, cezalarını çekmeliler" dedi. Oğlu bu sefer makası aldı. Ve doğanın saçlarını kesmeye başladı. Kızın gözyaşları elbisesini ıslatırken, Aytaç kızın önüne tahtayı yerleştirdi. Ve "Anastique Babistarika" dedi. Bıçağı hafifçe alnına sağladı. Akan kanlar tahtadan ateş çıkardı. Kasabaya gelen fırtına ve kar artık işlerin bundan sonra asla yolunda gitmeyeceğinin garantisiydi. Köpek ve kedi tekrar hayata dönmüştü. Ama artık onlar karanlığın birer askeriydi. Ryuka bembeyaz parlak dişlerinle kocaman bir kahkaha attı.

29 Ocak 2010 Cuma

Açılış...

Küçük bir kasabada yeni bir blog açmak çok önemli bir olaydır. Ve sizde bu kasabanın sakinlerisiniz. Ama Şenay bu açılışa bu kadar önem vermiyordu. Bu sabah her zamanki gibi annesini arayarak onunla dertleşti. Sonra küçük kızını uyandırdı. Saçlarını ördü. Ve onu afiyetle kahvaltısını yaptırdı. Kızını dışardaki bahçede bıraktıktan sonra telefonla tekrar annesini arayarak bu kasabada dolaşan söylentileri anlattı. Dedikodu kötü bir alışkanlıktı. Dedikoducular nefret edilesi barsakları parçalanası varlıklardı. Şenay kasabada yeni açılan dükkanı anlatıyordu. "Kabul edilen dualar" ne değişik bir isimdi. Dikkat edilmesi gereken bir isimdi. Fırtınanın bundan geleceğini biliyordu. Kasabaya fırtınayı o getirecekti. Sadece dikkat edilmesi lazımdı. Yakında açılıyordu. Gözlerimize inanamayacağımızı iddia ediyordu. Şenay yine bir antikacı dükkanı açılacağını düşünüyordu. Telefonu kapattı. Bahçedeki kızını seyretmeye başladı. Aytaç bu sırada alışverişlerini yapmış bu ıssız kasaba'da salına salına yürüyordu. Şenay'a el salladı. Şenay eline aldığı bıçağı gizleyerek "Nasılsın" diye seslendi. Aytaç "İyiyim, alışverişleri yaptım. Şimdi eve gidiyorum oğluşuma üzümlü kek yapacağım" dedi. Şenay gülümseyerek bahçesindeki sallanan sandalyesine oturdu. Elindeki bıçakla oynayarak dükkanı izlemeye devam etti. Dükkanın içinde birisi vardı. Dükkanın kapalı yazısını açık yazısıyla değiştirdi. Şenay hızla ona doğru yürümeye başladı. Değişik birşeyler oluyordu. Herkes bunun farkındaydı.

Şenay dükkanın kapısını yavaşça açtı. Ryuka adlı dükkan sahibine gülümsedi. Ryuka "Hoşgeldiniz. İlk müşterim sizsiniz. İstediğiniz herşeyi burada bulacaksınız" diye seslendi. Şenay eşyalara bakmaya başladı. Sonra sorgulayan gözler ile eşyaları dikkatlice inceledi. Ryuka çıkardığı küçük iğneyi masasına çaktı. Şenay birden gördüğü elbiseye sarıldı. Elbiseyi alarak Ryuka'nın yanına geldi. Şenay "Bunu istiyorum ne kadar?" diye sordu. Ryuka "Burada paran geçmez sadece karşılığında küçük bir şaka yapmanı istiyorum" dedi. Şenay "Ne şakası?" diye sorduğunda Ryuka onun kulağına birşeyler fısıldadı. Şenay'ın gözlerinin rengi grileşmeye başladı. Şenay elbiseyi alarak koşarak evine geri döndü. Doğruca yatak odasına çıktı. Siyah gözlüklerini taktı. Ve siyah elbiseyi denedi. Ona tam olmuştu ki elbise fısıldadı "Şakayı yerine getir"!

Biliyorum...

İşte küçük bloglara özgü bir yaşantı yeri yeniden blogumuza hoş geldiniz. Kabul edilen dualar kim bilir içinde ne tür yazılar var "Kim bilir?"...Alacakaranlık kuşağına benzeyen yazılar mı var ki? Belli mi olur, anlatıcı ne anlatırsa blog takipçileri onu bilirler. Önce dualarınızı edin sonra sohbetimize devam edelim. Amin. Benim küçükken yaşadığım şehir pek güzel bir şehir değildi.Motorsikletli çocuklarla çayırda seks yapan kızlar harç diğer iyi insanlarla dolu bir kasabanın içinde yaşardık.Motorsikletli çocuklarla ilgili verdiğim örneğe benzeyen olaylar yaşandığı kasabamızda buna benzer olaylar yaşanıyordu sanırım. Dini inançlarına sahip çıkmayan insanların asıldığı, gizli aşıkların kurşuna dizildiği, kin duygularının ve gizli sırların olduğu bir yer...Ra'nın gözü önüme aksın ki böyle. Ve hatta büyük dedelerin günlerini renklendirmek için anlattığı korkutucu hikayelerin yerinin olduğu kasaba... Şimdi tekrar önce baktığınız yere bakın. Kokoşların kokoşunu değil bu sefer benim en sevdiğim arkadaşımı görecesiniz. Hayır, pucca değil Aytaç benim en sevdiğim arkadaşım.
Buraya daha önce geldiniz, geldiniz ya ben gördüğüm suratları asla unutmam. Ama artık herşey değişmek üzere ben herşeyi bilirim. Hissediyorum arkadaşlar. Fırtına yaklaşıyor.

Kokoşlar Kokoşu

Yeni bir blog açtıktan sonra arkadaşlarıma söz verdiğim gibi burayı unutmayarak bütün kişisel düşüncelerimi buraya aktaracağıma söz veriyor. Kabul edilen dualar inşallah arkadaşlarım tarafından yakından takip edilen bir blog olabilir. Dediğim gibi sizi buraya geldiğinizi daha önceden hatırlıyorum ben gördüğüm yüzleri ve kişileri asla unutmam. Şubatta açıldığını kabul ettiğim blogum ben şubat ayının geçmesini istediğim sürece şubat olarak kalacak. Şubat'ı severim. Çünkü hem kışı hemde baharı içinde barındıran bir aydır. Ayların en güzeli hem hüzünlü hemde mutlu... Şubatı mayıs'a ya da Temmuz'a her zaman tercih etmişimdir. Yazlarını pek sevmem sıcak ve işkence aylarıdır yaz ayları... Ve bütün kokoşlar sokaktadır. Ucuz bar fahişeleri...Tabii konumuz bu değil. Yaz ayların en güzel yanı buraya gelen turistlerin paralarını yemektir bence yenecek o kadar dolar ve euro var ki!!! Bu paraları ciğerleri beş para etmeyen oruspulara bırakamayız değil mi? Ben aslında en ok şiddetten söz etmek istiyorum.Benimle biraz oturun ve bir bardak çayımı ikram etmeme izin verin. Ben anlatayım siz dinleyin. Oo şimdi tam olduk hepiniz gelmişsiniz, sıkışın birazcık. Biggee hoş geldin gel sana özel yer ayırdık canım. Soğuk insanı mutlu ederken gelen güneş ışınlarının içimi ısıtmasından ve günlerce yağan güzelim beyaz örtüyü kaldırmasından nefret ediyorum. Lanet olasıca güneş umarım büyük bir patlama ile yok olursun. Dualarımızı sunuyor ve daha fazla soğuk istiyoruz. Amin. Sanırım şiddeti anlatacaktım ama onu anlatmadan önce anlatmamız gereken daha onca şey olduğunu biliyorum. Alkol, uyuşturucu ve tecavüz şiddetin hesas nedenleri onları da anlatacağız.

Ama yavaş, yavaş ve sindire, sindire anlatmamız lazım bunları... Ben kendini, kendini yiyip bitirenlerden değilim bu konular sadece insanın kafasını yorarak ağrıtır. Dünyada içine sıçılacak o kadar çok şey var ki şeyleri üst üste koysan tam orgazm'ın doruğuna oluşan bir çiftin ahenki gibi olur. Tam iyi bir benzetme olmadı çünkü hesas aklıma takılan şeyi size göstersem mi bilmiyorum bakın pucca geliyor evet sağ tarafa bakın kokoşlar kokuşu!!! {Merhaba, merhab, merhaba} Kabul edilen dualar bloguna hoş geldiniz.